Hukuk Fakültesi Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.11779/1935
Browse
Recent Submissions
Conference Object 2547 sayılı Kanunun Rektör Atamasına İlişkin Hükmünün Anayasa Mahkemesi Tarafından İptali Sonrası Hukuksal Duruma İlişkin Tartışmalar(2025) Hacımuratlar Sevinç, Zeliha2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, otoriter ve hiyerarşik bir üniversite modeli öngörmektedir. Bu modelin en önemli figürü ise rektördür. Yoğun bir merkeziyetçilik üzerine kurgulanmış bu modelin en üst hiyerarşik amiri olan rektör çok güçlü yetkilerle donatılmıştır. Böyle bir üniversite modelinin üniversite özerkliğine alan tanımadığı ortadadır. Buna ek olarak Cumhurbaşkanına rektörü tek başına atama yetkisinin verilmesi, Türkiye'de Yükseköğretim mevzuatına karşın fiilen belli oranda özerk yönetilen ve özgür bir ortama sahip olan az sayıdaki üniversiteyi de yürütmenin güdümüne ve tam denetimine sokmuştur. Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanına verilen bu yetkiyi iptal etmiş ve iptal kararının yürürlüğe girmesini bir yıl ertelemiştir. Söz konusu sürenin dolmasına çok az bir zaman kalmış olmasına karşın rektör seçimi ve atanması ile ilgili yeni bir düzenleme yapılmamıştır. Bunun üzerine yürütme kanadı ve öğretideki bazı yazarlar tarafından Yükseköğretim Kanununda bu konuda bir düzenleme yapılmasa da 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde Cumhurbaşkanına tek başına atama rektör yetkisi veren düzenlemeye dayanılarak rektör atamalarının devam edeceği ileri sürülmüştür. Ne var ki, kanun ve cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin düzenleme alanını ve ilişkisini düzenleyen 1982 Anayasasının 104'üncü maddesinin 17'nci fıkrasını bu şekilde yorumlamak mümkün değildir. Bu yöndeki yorum, cumhurbaşkanlığı kararnamelerine kanunun "yedeği" işlevi tanımak olur ki anayasa koyucunun iradesinin bu olmadığı açıktır. Bu yorum geçerli olsaydı Anayasa Mahkemesi Yükseköğretim Kanununun rektör atanması ile ilgili hükmünü iptal ederken bir yasal boşluk oluşacağından bahisle iptal kararının yürürlüğünü ertelemezdi. Diğer bir anlatımla, Anayasa Mahkemesinin kararın yürürlüğünü erteleme iradesi de 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesindeki hükmün, Yükseköğretim Kanunundaki ilgili maddenin yedeği işlevi göremeyeceğini ortaya koymaktadır. Mevcut koşullarda öncelikle yürütmeye karşı yasamanın alanını savunarak konunun mutlaka yasama tarafından düzenlenmesi gerektiğinin altını çizmeliyiz. Yasama süreçlerinde ise kanun koyucunun üniversite özerkliğine uygun ve üniversitenin iradesinin belirleyici olacağı bir düzenleme yapması yönünde mücadele etmeliyiz.Conference Object KVKK İdari Para Cezası Kararlarına Karşı Yargısal Başvuru Yoluna İlişkin Güncel Düzenlemenin Hak Arama Özgürlüğü ve Mülkiyet Hakkı Açısından Değerlendirilmesi(2024) Hacımuratlar Sevinç, Zeliha6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanununun 18'inci maddesine 02/03/2024 tarih ve 7499 sayılı Kanunla eklenen 3'üncü fıkra, Kurul tarafından verilen idari para cezalarına karşı idare mahkemelerinde dava açılacağını düzenlemektedir. Bu düzenleme idari yargının görev alanı konudaki Anayasa Mahkemesi içtihadı ile uyumludur. Ek fıkra düzenlemesinden önce Kurul'un verdiği idari para cezalarına karşı sulh ceza hakimliklerine yapılan itirazların büyük çoğunluğunun ret ile sonuçlanması, ciddi anlamda hak arama özgürlüğü ve mülkiyet hakkı ihlaline neden olmaktaydı. Zira sulh ceza hakimlikleri kişisel verilerin korunması hukuku gibi oldukça teknik detaylar içeren bir konuda karar verecek uzman mahkeme konunda değildi. Bu nedenle söz konusu değişiklik sonucunda hak arama hürriyeti ve mülkiyet hakkı açısından daha olumlu bir yargısal deneyim yaşanmasını umabiliriz. Ancak Kurul tarafından verilen idari para cezalarına karşı idare mahkemelerinde dava açarken artık söz konusu uyuşmazlıkların İdari Yargılama Usulü Kanununa tabii olduğu, dolayısıyla dava açmadan önce İYUK 11 uyarınca ihtiyari idari itiraza başvurulabileceği ve idari yargı mercilerinin idari işlem niteliğinde karar veremeyecekleri göz önünde bulundurularak dava dilekçelerinde sadece işlemin iptalinin talep edilebileceği, idari para cezasının daha düşük bir miktar üzerinden takdir edilmesinin ek bir talep olarak gündeme getirilemeyeceği gözden uzak tutulmamalıdır.Conference Object conference-paper.listelement.badge Tüketicinin Sosyal Medya Etkileyicileri Tarafından Yapılan Reklamlara Karşı Korunması(2025) Işıntan, PelinSosyal medyanın hayatlarımızda işgal ettiği yer giderek arttıkça bu mecranın tüketicilere ulaşmak için yeni bir kanal olarak kullanımı da artmıştır. Geleneksel medya kanallarına nazaran tüketiciyle daha mikro düzeyde iletişim sağlama imkanı veren sosyal medyada çeşitli yöntem ve teknikler kullanılarak mevcut ve müstakbel tüketicilerin ilgisini çekmek mümkün hale gelmiş ve hatta “içerik üreticisi” olarak ifade edilen yeni bir meslek kendisini kabul ettirmiştir; zira her sosyal medya kullanıcısı aynı zamanda kullanılan sosyal medya aracının türüne göre yazılı, görsel veya işitsel içerikler üreterek bunu diğer kullanıcılar ile paylaşabilmektedir. Her ne kadar pazarlama ve reklam faaliyetlerinde toplum tarafından tanınan kişilerin şöhretinden yararlanmak bilinen bir yöntem olsa da, sosyal medya etkileyicileri ya da influencer olarak tabir edilen kişilerin yer aldıkları faaliyetler geleneksel reklam faaliyetlerine nazaran farklılıklar içermektedir. Bu kişiler, bilinen anlamda ünlüler olabileceği gibi sadece sosyal medya kullanıcıları arasında belli bir şöhrete sahip içerik üreticileri de olabilir. Sosyal medyada yüksek takipçi sayısına sahip ve takipçileriyle sanal da olsa kurduğu ilişki nedeniyle onları belli bir davranışa yönlendirme hususunda özel bir etkiye sahiptir. Bahsi geçen takipçiler samimiyetine inandıkları, güvendikleri ve bazen de özendikleri bu kişilerin gittiği, gezdiği yerleri, kullandıkları ürünleri, yiyip içtikleri mekanları sosyal medyada an be an takipte oldukları için çoğu zaman bir tanıtım faaliyetine maruz kaldıklarını bile fark edemeyebilirler. Bu nedenle sosyal medyadaki bu faaliyetlerin kontrol altına alınması ve tüketicilere özel bir korunma sağlanması zorunlu ve bir o kadar da zorludur. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun 61. maddesinde ticari reklamın tanımını vermiş ve Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği de reklamın tüketici tarafından reklam olarak algılanması gereğinin altını çizmiştir. Ancak, reklam faaliyetinin zorunlu bir unsurunu teşkil eden ayırt edicilik sosyal medya etkileyicilerinin yaptıkları faaliyetlerdeki en sorunlu unsurdur ve bu bağlamda örtülü reklam yasağına özellikle dikkat edilmelidir. Bu nedenle 4.5.2021 tarih ve 309 sayılı Reklam Kurulu Kararına dayanan ve Ticaret Bakanlığı tarafından çıkartılan Sosyal Medya Etkileyicileri Tarafından Yapılan Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Hakkında Kılavuz’da konu ayrıca ele alınmış ve her bir sosyal medya aracında tüketicinin reklama maruz kaldığını anlayabilmesi için yapılması gerekenler özel olarak açıklanmıştır. Çalışmamızda tüketicinin sosyal medya etkileyicilerinin faaliyetlerine karşı korunması bakımından mevzuat hükümlerinin öngördüğü düzen ve korumanın yeterliliği incelenecektir.conference-proceedings.listelement.badge Anayasa Mahkemesinin MK Md. 187 ile İmtihanı: Bir İptal Kararının Gelişimi(İstanbul Aydın Üniversitesi, 2024) Işıntan, PelinEvlenen kadının zorunlu olarak soyadını değiştirmesi ile ilgili düzenlemeler uzun zamandır tartışma konusudur. Bu konuyu düzenleyen eMK md. 153 ve MK md. 187 otuz yıldan fazla bir süredir gündemimizdedir. Avrupa Konseyi’ne üye devletler arasında da bu şekilde zorunlu soyadı değişikliği düzenlemesine sahip tek ülke Türkiye’dir. Nitekim ilk olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde görülen Ünal Tekeli v. Türkiye davasında kadının evlenmekle soyadını zorunluolarak değiştirmesinin bir insan hakları ihlali olduğu kabul edilerek Türkiye aleyhine tazminata hükmedilmiştir. Bu kararı daha sonra Leventoğlu Abdülkadiroğlu v. Türkiye, Tanbay Tüten v.Türkiye ve Tuncer Güneş v. Türkiye davaları izlemiş ve Türkiye her seferinde mahkum edilmiştir. Ulusal düzeyde de Anayasa Mahkemesi’nin önüne eMK md 153 ve MK md. 187’niniptali talepleri ile gidilmiş fakat bu davalar her seferinde reddedilmiştir. Buna mukabil, bireyselbaşvuru yolunun açılmasıyla birlikte tamamen toplumsal cinsiyet rollerinin kabulüne dayanan buzorunlu soyadı değişikliğinin Anayasa’da yer alan temel ilkelere aykırılık taşıdığına yönelikkararlar verilmeye başlamıştır.conference-paper.listelement.badge General Principles of Transitional Justice and the Turkish Context(Euro Med, 2025) Dinçer, HülyaThis paper was presented in the international conference on "Transitional justice in the MENA Region: Challenges and Opportunities" organized by EuroMed and Human Rights Association on February 8-9 2025 in Istanbul. The paper address how the fundamental principles of transitional justice such as legal accountability, truth-telling and the guarantees of non-repetition be applied effectively in Turkey's current political and social climate.conference-proceedings.listelement.badge Kamu Görevlilerinin Hesap Verebilirliği Önündeki Yasal ve Fiili Engeller: Güncel Cezasızlık Rejimi(Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi, 2025) Dinçer, HülyaBu çalışma Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi ve Arjantin Cumhuriyeti Ankara Büyükelçiliği tarafından 12-13 Aralık 2023'te düzenlenen Cezasızlık Sempozyumu'nda sunulmuş ve bildirinin tam metni Nisan 2025'te Sempozyumun Bildiriler Kitabında yayınlanmıştır. Bildirinin konusu, Türkiye'de kamu görevlilerinin hesap verebilirliği önünde mevcut olan yasal ve fiili engelleri ve sınırları incelemektir.Book Part Süreklileşen Olağanüstü Halde Hesap Verebilirlik Alanının Daralması ve “Kanuni” Sorumsuzluk Rejimi, “Olağanüstü Rejimlerde İnsan Haklarını Savunmak”, Kamu Hukukçuları Platformu X. Toplantısı Ulusal Sempozyum Tam Metin Bildiri Kitabı(Türkiye Barolar Birliği, 2024) Dinçer, HülyaBu çalışma, 2016’dan bu yana yürütme organının, iç güvenlik ve terörlemücadele politikaları ile OHAL uygulamaları üzerindeki yasal ve yargısal denetimietkisiz hale getirmeyi, bu yolla hesap verebilirlik alanını daraltmayıamaçlayan stratejik müdahalelerini incelemeyi amaçlamaktadır. Bu incelemeışığında mevcut çalışmanın temel iddiası, Türkiye’de yürütme imtiyazını(executive prerogative) sorgulanamaz ve denetlenemez kılmayı amaçlayankanuni bir sorumsuzluk rejimi inşa edildiğidir. Çalışma Kamu Hukukçuları Paltformu'nun düzenlediği "Olağanüstü Zamanlarda İnsan Haklarını Savunmak" başlıklı ulusal sempozyumda sunulmuş ve sempozyum tam metin bildiri kitabında Temmuz 2024'te yayınlanmıştır.conference-paper-not-in-proceedings.listelement.badge Karşı Davada Yeni Perspektifler: Görev, Taraflar ve Terditli Talepler Üzerine Bir Değerlendirme(2025) Yazıcı, Çiğdem; Yazıcı, Çiğdemreport.listelement.badge Blokzinciri Teknolojisi, Akıllı Sözleşmeler ve Tüketicinin Korunması Hakkında ELI İlkeleri(European Law Institute, 2023) van Erp, Sjef; Hanzl, Martin; Özer, Nesli Şen ÖzçelikOther Genel İşlem Koşullarının İçerik Denetimi – İsviçre ve Türk Hukukları Yeni ve Farklı Yollarda(Yetkin Yayınevi, 2017) Jung, Peter; Özçelik, Nesli ŞenBook Part Salt Malvarlığı Zararı ve Bu Zararın Tazmin Edilebilirliği(On İki Levha Yayıncılık A.Ş., 2016) Özer, Nesli Şen Özçelik,Kişiye ve şeye gelen zarar dışındaki zarar olan salt malvarlığı zararları gerek soyut tanımı, gerekse de tazmin edilebilirliğine ilişkin farklı görüşlerin bulunuyor olması itibariyle sorumluluk hukukunun en ilgi çekici konularından biri olmaya devam etmektedir. Bu çalışmada öncelikle salt malvarlığı zararı kavramı açıklanacak olup daha sonra bu zararın tazmin edilebilirliği sözleşmesel sorumluluk ve sözleşme dışı sorumluluk çerçevesinde değerlendirilecek, son olarak tazmin edilebilirliği sağlamaya yönelik geliştirilen ara kurumlar incelenecektir.research-report.listelement.badge Blok Zincirine Dayalı Akıllı Sözleşmelere Karşılaştırmalı Bir Bakış: Türkiye ve Avrupa Yaklaşımları(Jean Monnet Burs Programı (T.C. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı), 2025) Özçelik Özer, Nesli ŞenBlokzinciri teknolojisine dayalı akıllı sözleşmeler, sözleşmeler hukuku perspektifinden bakıldığında son birkaç yılda çok sayıda hukukçunun ilgisini çekmiştir. Akıllı sözleşmelerin finansal hizmetler sektöründen şirketler hukukuna, veri paylaşımından tüketici sözleşmelerine uzanan birçok kullanım alanı bulunduğu için önümüzdeki yıllarda da gündemde olacakları söylenebilir. Blokzinciri teknolojisinin 1990lı yılların internetiyle karşılaştırılan potansiyeli ve blokzinciri teknolojisine dayanan akıllı sözleşmelerin avantajları da göz önünde bulundurulduğunda, akıllı sözleşmelere uygulanacak hukuk kurallarının tespiti birçok hukukçunun odak noktası olmuşturBook Part Cumhuriyetin Yüzüncü Yılında Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yöntemleri ve Özellikle Arabuluculuk(On İki Levha Yayıncılık, 2023) Yazıcı, Çiğdem; Tuğsavul, Melis Taşpolat; Pekcanıtez, Hakan; Özekes, MuhammetBook Part Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları(On İki Levha Yayıncılık, 2025) Yazıcı, Çiğdem; Özekes, MuhammetBu başlık altında uyuşmazlıkların çözümünde alternatif uyuşmazlık çözüm yolları ve özellikle arabuluculuk ele alınmış, ihtiyarî ve dava şartı (zorunlu) arabuluculuk detaylı olarak değerlendirilmiştir.Book Part Davaya Cevap(On İki Levha Yayıncılık, 2025) Pekcanıtez, Hakan; Yazıcı, Çiğdem§ 11. Davaya Cevap başlığı altında davalının savunma hakkı ve bu çerçevede cevap dilekçesi, savunma sebepleri ve karşı dava konuları kapsamlı olarak ele alınmıştır.Article BM Güvenlik Konseyi Listeleri ve İç Hukukta Terör Örgütünün Tespiti(Türk-Alman Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2020) Akyürek, GüçlüTerörle mücadele kapsamında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, gerçek kişi ve kurumları listeleyerek yaptırımlar uygulanmasına karar vermekte, üye devletler de bunu uygulamakla yükümlü kılınmaktadır. Öte yandan bir üye devlette, Türkiye’de, yargı yerlerinin bir örgütün terör örgütü olup olmadığını belirlerken söz konusu listeleri nasıl değerlendirmeleri gerektiği tartışılmalıdır. Bu çalışmada öncelikle listelerin hukuksal altyapısı ve gelişimi, sonrasında da temel ceza yargılaması ilkeleri ve Yargıtay kararları ışığında, bir terör örgütünün varlığı belirlenirken, adı geçen listelerin ispat gücü ele alınmaktadır.conference-proceedings.listelement.badge Arabuluculukta Anlaşılan Hususlar Hakkında Dava Açma Yasağının Sınırları ve Sonuçları(İHU Yayınları, 2024) Yazıcı, Çiğdem; Yeşilırmak, Ali; Bozkurt Gümrükçüoğlu,Yeliz; Yakacak, Gülnihal Ahter; Kafalı, Ömer Faruk; Güldağı, Abdülmecit; Kol, Hüseyin YağızhanArabuluculuk süreci sonunda taraflarca anlaşmaya varılması halinde arabuluculuk süreci sona erer (HUAK m.17, 1/a; HUAKY m.20, 1/a). Taraflar, sürece dahil ettikleri uyuşmazlık konularıyla ilgili olarak anlaşmaya vardıklarında anlaşmanın içeriğini, ayrıca düzenleyecekleri bir anlaşma belgesine bağlayabilirse de bu zorunlu değildir. Taraflar-ca anlaşılan hususlar hakkında anlaşma belgesi düzenlenirse bu belge taraflar ve arabulucu tarafından imzalanır (HUAK m.18, I; Yön. m.21, 1). Söz konusu anlaşma belgesinin hukukî niteliği bakımından doktrinde farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bu anlaşma belgesinin ilâm niteliğinde olup olmadığının ise çeşitli ihtimâllere göre değerlendirilmesi gerekir. Kanunlarda icra edilebilirlik şerhi alınmasının zorunlu kılındığı hâller hariç, taraflar ve avukatlarıyla arabulucunun birlikte imzalamış oldukları anlaşma belgesi ilâm niteliğinde belge sayılır (HUAK m.18, IV; Yön. m.21, VI). Buna karşılık, sadece taraflarla arabulucunun birlikte imzalamış oldukları anlaşma belgesi veya sadece taraflardan birisinin avukatının imzasını taşıyan anlaşma belgesinin ilâm niteliğinde sayılması için görevli mahkemeden, icra edilebilirliğine ilişkin bir şerh alınması gerekir (HUAK m.18, II, son c.). Ticarî uyuşmazlıklar bakımından ise avukatlar ile arabulucunun birlikte imzaladıkları anlaşma belgesinin icra edilebilirlik şerhi aranmaksızın ilâm niteliğinde belge sayılacağı kabul edilmiştir (HUAK m. 18/4). Arabuluculuk süreci sonunda bir anlaşma belgesi düzenlenmemişse, arabulucu tarafından hazırlanan son tutanakta taraflarca üzerinde anlaşılan hususlar belirtilmek suretiyle arabuluculuk süreci sona erdirilir.Book Part The Right to Dignity at Work(Brill | Nijhoff, 2025) Akyürek, Güçlü; Adınır, Canan Ünal; Çatalkaya, Deniz UganArticle "Birlikte Taşınmaz İpoteği" ile "Birlikte Gemi İpoteği" Arasında Kisa Bir Karşılaştırma(Pîrî Reis Üniversitesi Deniz Hukuku Dergisi, 2024) Kapancı, Kadir BerkBirlikte taşınmaz Ipoteği ve birlikte gemi Ipoteği, ayrı ayrı hükümlerle Türk Medeni Kanunu ("TMK) ve Türk Ticaret Kanunu ("TTK") çatıları altında düzenlemeye kavuşturulmuştur. Her iki birlikte Ipotek yapısı da paylı ve toplu Ipotek olmak üzere ikili bir alt gruplandırmayla ele alınmaktadır. TMK m. 855'e bakıldığında, biriikte taşınmaz Ipoteğinin toplu Ipotek ayağında ciddi sınırlamaların yapıldığıve bu birlikte Ipotek yapısına Istisnal olarak yer verildlği görülürken, TTK m. 1021'in birlikte gemi Ipoteği bakımından böyle bir kısıtlamaya gitmediği görülmektedir. Diğer taraftan bu İkl yapının birbirlerine ciddi anlamda benzeyen yönleri de mevcut bulunmaktadır. İşbu çalışmamızın amacı, bu Iki kurum arasındaki benzerlik ve farklılıkların ortaya koyulmasıdır.